Lake Tahoe yani Tahoe Gölü, Instagram’da bir çok defa resmini gördüğümüz ve çok beğendiğimiz yerlerden bir tanesiydi. Biz de uzun zamandır Amerika’ya bir dahaki gidişimizde mutlaka burayı da gezi planımıza almalıyız diyorduk. Aynı zamanda San Francisco’da yaşayan arkadaşlarımızdan da buranın methini duyunca daha da bir heyecanlandık. Nihayet Temmuz 2019’da yaptığımız California eyaleti içindeki gezimizde burayı da planımıza dahil etmeye karar verdik.
Lake Tahoe büyükçe bir tatlı su gölü. Hatta burası Kuzey Amerika’nın en büyük alpin gölü olmasının yanısıra, en derin 3. gölüymüş. Zaten kışın da insanlar bu gölün çevresine kayak yapmaya gidiyorlarmış. Aslında San Francisco’da oturanların kayak için geldikleri yerlerin de başında geliyormuş duyduğumuza göre. Biz de San Francisco’dan yaklaşık 3,5 saatte gölün kuzeyine vardık.
Yolda dikkatimizi en çok çeken şeylerden biri, pek çok yerde yanmış ormanlık alanların bulunmasıydı. Aklımıza gelen geçtiğimiz senelerde California eyaletinde meydana gelen orman yangınlarının buraları da etkilemiş olabileceği. Sadece burada değil Lake Tahoe’den Yosemite Milli Parkı’na giderken de yol üzerinde aynı manzaraları gördük. Hatta oralarda çok büyük alanların ne yazık ki tamamen yandığına şahit olduk. İkinci dikkatimizi geçen şeyse, Temmuz ayında olmamıza rağmen gölün çevresindeki Sierra Nevada dağlarında hala kar olmasıydı.
Göle varmamız öğleden sonrayı bulduğu için ve kalacağımız otel de gölün güneyinde olduğundan, bir an evvel kendimizi ilk durağımız olan Kings Beach’ten göle attık. Buradaki plaj temiz kumları ve çevresindeki ağaçlarla tropik kumsalları aratmıyordu. Ama bunun yanında Akçay Plajı gibi kalabalıktı. Etrafta koşturan çocuklar, piknik yapan aileler ile bize bir Ege havası yaşattı adeta:) Biz de kendimizi bu rüzgara kaptırıp açtık piknik sepetimizi:) Ardından da geceyi geçirmek üzere gölün Nevada eyaleti tarafında bulunan otelimize gittik.
Bir sonraki günümüze erkenden başladık ve ilk istikametimiz Sand Harbor oldu. Burayı ilk gün otelimize doğru giderken de görmüştük ve kalabalık olabilecek gibi gelmişti. Nitekim öyle de oldu. Erken gitmemize rağmen, otoparka girmek için biraz sıra beklememiz gerekti. Zaten bizim hemen ardımızdan da otopark araç girişine kapatıldı. Saatin 10-10:30 civarında ve hafta içi olduğunu düşünürsek, ne kadar popüler olduğunu anlayabilirsiniz.
Plajın çevresi tamamen ağaçlarla kaplıydı ve çam ağaçlarından düşen kozalakların değişik türde sincap misafirleri vardı. Bir süre bu sevimli hayvancıkları izleyerek eğlendik:)
Sand Harbor sanırız hayatımızda yüzdüğümüz en keyifli yerdi. Bunu söylememizin sebebi, önde karlı dağlar ve arkada çam ağaçlarının olduğu muhteşem bir manzara ve buna eşlik eden içme suyu temizliğinde ve berraklığında bir gölde yüzüyor olmamızdı. Hatta aldığımız bilgiye göre su o kadar temizmiş ki, bazı noktalarda 22 metreyi bulan derinliğe rağmen gölün dibini görmek mümkünmüş! Sudan hiç çıkmak istemedik desek yeridir. Mark Zuckerberg gibi zenginlerin yazlık konut olarak bu gölün çevresini tercih etmesinin haklı sebepleri varmış:)
Bir sonraki durağımız olan Emerald Bay’e giderken yolumuzun üstünde bir çok “Vista Point” yani Manzara Noktası vardı. Hepsinde durmak mümkün olmasa da özellikle düzgün park yerlerinin olduğu yerlerin daha güzel olabileceğini düşünerek oralarda durduk. Fena da manzaralar yoktu bu noktalarda:)
Emerald Bay, gölün güney batı tarafındaki bir milli park. Lake Tahoe gezisine mutlaka dahil edilmesi gereken yerlerden bir tanesi. Manzarası gerçekten çok güzel. Aynı zamanda eğer vaktiniz varsa, koyun en dibine inerek orada kanoyla da gezebiliyorsunuz.
Emerald Bay’in en güzel yeri de kuşkusuz Lower Eagle Falls yani Aşağı Kartal Şelalesi:) İnanılmaz güzellikte bir şelale ve içine girerek güzel Emerald Bay manzarasını izlemeniz de mümkün. Bizim en sevdiğimiz yerlerden birisi oldu gezimiz sırasında.
Lower Eagle Falls’un bir de Upper Eagle Falls’u var tabii ki:) Ve buraya da çıkabileceğiniz bir yürüyüş rotası bulunuyor. Ormanların arasından 35-40 dakikalık bir yürüyüşle Emerald Bay’i yukarıdan görebileceğiniz ve doğanın seslerini dinleyebileceğiniz bir yüksekliğe geliyorsunuz. Aynı zamanda şelalenin fotoğraflarını çekebileceğiniz bir asma köprü de bulunuyor bu son bölümde. Çok zor olmayan bu rotayı da Eagle Falls’a giderseniz mutlaka yapın deriz.
