Öncelikle yazımıza şöyle başlamak isteriz. Kenya ve Tanzanya’yı kapsayan safarimizin ilk durağı olan Ngorongoro Krateri, bu gezinin en güzel noktalarından bir tanesiydi. O nedenle özellikle Tanzanya’da safari yapmayı planlıyorsanız mutlaka burayı listeye alın deriz. 1800 metre yükseklikte bulunan Ngorongoro Krateri aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası listesinde de bulunuyor ve bunu kesinlikle hak ediyor.
Biz de bu doğa harikasını görmek için, Ngorongoro Farm House‘ta geçirdiğimiz güzel bir gecenin ardından, sabahın ilk ışıklarıyla lunchbox’ımızı alarak Ngorongoro Milli Parkı’na doğru yol alıyoruz.
Ngorongoro koruma bölgesine yolumuz yaklaşık 1 saat sürüyor ve burada rehberimiz giriş biletlerimizi alırken bizim araçta beklememizi ve dikkatli olmamızı söylüyor çünkü etrafta babunlar var:) Hiç akla gelmese de babunlar buradaki en tehlikeli hayvanlar çünkü insanlardan uzaklaşmıyorlar, tam tersine araçlardan özellikle yiyecekleri çalmak konusunda uzmanlar. Rehberimizin geri dönmesinin ardından ilk durağımız tüm kraterin ayaklarımızın altında olduğu bir manzara yeri oluyor. Gerçekten de görüntü muhteşem. Her ne kadar hava puslu da olsa kraterin ne kadar büyük bir düzlük olduğunu buradan görebiliyoruz.
Kratere doğru inen toprak yolda ilerlerken, yolun kenarında ilk aslan ailesiyle karşılaşıyoruz. Bu aile safarimizin ilk aslanları olduğundan bizleri inanılmaz heyecanlandırdı:) Bizlerin orada olmasından pek hoşlanmadılar sanırız ki, hızlıca ormanların içerisine dalarak gözde kayboldular. Biraz daha ilerledikten sonra Big 5 içerisinde bulunan bir diğer hayvan olan Buffalo’yu da yol kenarında otlanırken görüyoruz. Kendisi kısaca bizimle göz teması kurduktan sonra yemeğine keyifle devam ediyor:) Böylece daha şimdiden Big 5’ın ilk ikisini görmüş oluyoruz:)
Biraz daha ilerledikten sonra ilk filimizi de görüyoruz. Uzaklarda bir fil ailesi olduğunu görüyoruz ancak bu büyükçe fil onlardan biraz daha uzakta, yolun kenarında yemek yiyor. Fakat kendisi bizim varlığımızdan pek mutlu olmuyor ve bize kızgın bir şekilde hortumunu sallayarak ve kulaklarını açarak bağırıyor. Biz de özellikle büyük fillerin kızdıklarında koca araçları bile ne hale getirdiğini bildiğimizden, kendisini çok üzmeden yolumuza devam ediyoruz ve yine yol kenarında ilk zebramızı da görüyoruz:)
Daha kraterin tabanına ulaşmadan bu kadar çok hayvanı gördük diye sevinirken mucize denilebilecek birşey oluyor ve yol kenarındaki yerleşim bölgelerine çok yakın bir yerde hareket halinde bir çita görüyoruz. Çevrede başka bir araç yok yani bu tamamen bize özel bir gösteri:) Heralde 50-70 metre uzağımızda bizim onu izlediğimizi farkettiğinden adımlarını daha da hızlandırarak bizden uzaklaşıyor. Netice de karşımızdaki dünyanın en hızlı hayvanı:) Henüz safarimizin bu ilk saatlerinde kendisiyle karşılaştığımız için müthiş şanslı hissediyoruz kendimizi:)
Yolumuza devam ederken rehberimiz bize “bugün bizim gerçekten de şanslı günümüz” diyor çünkü hemen ilerimizde bir aslan ailesinin olduğu haberini alıyoruz. Gidince görüyoruz ki bir anne aslan ve 5-6 yavrudan oluşan bir aslan ailesi bir ağacın altında dinleniyor. İlk aslan yavrularımızı da böylece görmüş oluyoruz. Ancak esas etkileyici olan bu aslan yavrularını bu şekilde görmek değil, aynı zamanda annelerinden süt emmelerine de tanık olmak:) Bu anları YouTube kanalımızda görebilirsiniz.
Ve nihayet kraterin düzlüğüne ulaşıyoruz. Bizi yüzlerce öküz başlı antilop ve zebra karşılıyor. O kadar çoklar ki kafamızı nereye çevirirsek çevirelim onlarcasını görüyoruz. Tabii ki bu kadar çok ‘av’ olduğu için çevrede avcıları da görmemiz çok vakit almıyor. Arazi o kadar düz ve ağaçsız ki etrafta olan biten herşeyi çok net bir şekilde görmek mümkün oluyor. Belgesellerin en sevilmeyen hayvanlarından olan sırtlanların etrafta nasıl cirit attıklarını ve sürülerini korkutup kaçırdıklarına şahit oluyoruz. Aynı zamanda çevrede salına salına yürüyen bir dişi aslanın da sürülerin ortasından geçerken sürüdeki hayvanları ne kadar tedirgin ettiğini görüyoruz. Burası tam olarak safariye neden “game” yani oyun dendiğinin de bir kanıtı adeta. Çevremizde olan bitenleri aynen bir tiyatro oyunu izler gibi izliyoruz:)
Hatta artık kemiklerine kadar yenmiş bir avı kemirmeye devam eden aslanları ve çevresinde bekleşen sırtlan ve çakalları da uzaktan seçebiliyoruz. Hep belgesellerde izlediğimiz ve belirli bir sıraya sahip bu yeme düzenini yerinde görmek gerçekten çok ilginç geliyor bizlere.
Kraterin içerisindeki gezimize devam ederken yolun solundaki çalılıkların içerisinde birşey rehberimizin dikkatini çekiyor. Yakınlaştığımızda bunun henüz doğalı birkaç dakika olmuş bir ceylan yavrusu olduğunu görüyoruz:) Bir yandan birkaç dakika evvel gelmiş olsaydık doğum anını bile görebilirdik diye hayıflanırken, diğer yandan da böyle bir görüntüye şahit olabilmemizin bile inanılmaz bir şans olduğunu söylüyoruz birbirimize. Anne ceylan yavrusunu yalayarak temizliyor ve anladığımız kadarıyla göbek bağını da ısırarak kopartıyor. Hemen önlerinde duran öküz başlı antilopa ait boynuzla ne kadar da tezat bir görüntü diye düşünmeden edemiyoruz. Hemen ardından erkek olduğunu bildiğimizden bu yavrunun babası olduğunu düşündüğümüz bir erkek ceylan da geliyor ve böylece bu tatlı çekirdek aile bir araya gelmiş oluyor:)
Kraterdeki yolculuğumuz devam ederken farklı türden bir çok kuşa rastlıyoruz. Kuşların burada olması çevrede bir su kaynağının da olduğunun işareti aslında. Çok zaman geçmeden bir su birikintisine ulaşıyoruz. Burası şişman dostlarımız suaygırlarının hüküm sürdüğü bir çamur vahası. Bu hayvanları suyun dışında görmek pek mümkün değilmiş. Hepsi birbirlerine sokulmuş şekilde suyun içerisinde dinleniyorlar. Aynı zamanda büyük vücutları da bir çok kuşa yuva olmuş.
Yavaş yavaş kraterdeki yolculuğumuzun sonuna doğru yaklaşırken yine farklı bir manzara bizleri karşılıyor. Bu sefer yeni ‘evlenmiş’ bir aslan çifti en mahrem hallerinde görme şansına erişiyoruz:) Aslanlar ilk çiftleşmeye başladıklarında her 15 dakikada bir çiftleşiyorlarmış. Yani oldukça uzun bir süreç. O nedenle de bu yeni evli çiftin rahatlarının bozulmamasını temin etmek için de erkek bir aile büyüğü de onları uzaktan gözlem altında tutarmış. Biz de tam olarak bu manzarayı görme olanağını bulmuş olduk. Genç aslanlar çiftleşirlerken, yelesinin büyüklüğünden baba bir aslan olduğunu anladığımız erkek aslan da çok yakında onları bekliyordu. Yaşlı ama mağrur bu erkek aslanı izlemek kesinlikle ayrı bir keyifti bizler için.
Artık kraterin sonuna geldik ve tuvaletlerin da bulunduğu dinlenme yerinde ilk defa safari aracımızdan çıkmamıza izin çıktı:) Ne yazık ki safari süresince araçtan çıkmak tamamen yasak ve sürekli araçta olmak insanı oldukça yoran birşey.
Aracımız tavaş yavaş kraterin yukarısına doğru tırmanırken biz de yavaş yavaş arkamızda bıraktığımız Ngorongoro kraterinin güzelliğine son bir defa bakıyoruz ve birkaç saat içerisinde ne kadar da çok şeye şahitlik ettiğimize inanamıyoruz. Böylece safarimizin ilk gününde yaşadıklarımızı aramızda konuşarak, bir sonraki safari durağımız olan Serengeti Milli Parkı’na doğru yol alıyoruz. Uzun bir yol bizleri bekliyor…